28 Temmuz 2010 Çarşamba

Günlükten Notlar 10

*Merhaba
*10 benim için dalya demek. Gerçi 100de dalya oluyor ama 100e kadar dayanabilir miyim bilmem. Aslında ben dayanırım da siz dayanabilir misiniz onu hiç bilemem.
*van tu tri,.... ten. ... ayten. ne çekti ayten bu tekerleme yüzünden. Bir de 1-2-3...-10 kırmızı don olayı var ki ona hiç girmiyorum. Yılbaşında girerim belki
*Buradan capon bilim adamlarına sesleniyorum çamaşır makinelerine ön yıkama ve sıkmayı koydunuz, teşekkür ederiz. Ama ütü yapıp katlayanı da olsun makinelerin rica edeceğim, hiç çekilmiyor bu sıcakta ütü yapmak.
*Yakında isveçli bilim adamlarına da sesleneceğim hazır olun. İsviçreli de olur.Artık kim üstüne alınırsa.
*Pratik bilgi: Her notta yeni şeyler ekleyeyim diyorum. Hepsine devam edemiyorum elimden geldiği kadar işte neyse bu hafta pratik bilgi vereyim. Çünkü köydeydim öğrendim. Efenim salatalıkları dilim dilim doğrayıp aleminyum folyonun üstüne koyuyorsunuz. Salatalıkla birleşen aleminyum etrafa böceklerin hoşlanmadığı bir koku yayarak gelmelerini engelliyor. Böylece balkonda böceksiz bir gece geçiriyorsunuz. Ama sivrisineklere birşey diyemeyeceğim. Onlar için çözüm bulamadık. Fesleğen bile fayda etmedi. Bende alıştım artık, damardan veriyorum kanı, yazık onunda ihtiyacı var beslenmeye.
*Geçen çıkan bölümde, izleyenler bilir (sanki dizi izliyorsunuz cık cık cık)Romanya'daki kayıp teyzemden bahsetmiştim. En çok görmek istediğim yerlerden biridir Romanya ata toprakları olduğu için sanırım. Neyse kayıp teyzeme gelelim. Dedemin ilk evliliğinden bir kız çocuğu varmış. Romanya'dan gelirken teyzemi getirememişler. Bir ara sınır kapıları tekrar Romanya'daki Türkler için açılınca çok sevinmiştim, bir teyzem daha gelecek diye oysa gelmedi. Çünkü, çünkü, çünkü... yokmuş öyle birşey. Yıllarca annem ve 3 teyzem bizi kandırmışlar. 3 teyze neyimize yetmiyorsa bir teyze daha beklemişiz. Ne kadar safmışım, hala da safımdır. Annem zaman zaman beni kandırır.
*Küçük bir çocukken, sessiz sakin bir çocukmuşum. Hiçbirşey istemezmişim. Bir gün birşey isteyeceğim tutmuş, paramız da yokmuş. Annem beni yine kandırmış. "Ne yapacan onu yanmış o baksana". Bu şey kazandibi tatlısıdır. Nasıl bir bilinçaltıysa her pastaneye gittiğimde kazandibi mutlaka yerim.Hiçbir arkadaşım anlayamamıştı neden sürekli kazandibi yediğimi. İşte itirafım.
*Mutfağımdan bahsetmediğimi farkettim uzun zamandır. Yine bahsetmeyeceğim.Heveslenmeyin. Çünkü param bittikçe köye gidip anne yemeği yiyorum. Çok alıştım anne yemeğine ve bahçeden çıkan sebzelerle yemek yemeye. Köye mi yerleşsem napsam.
*Mutfak diyince aklıma geldi. Yemek yemeye bile üşenir oldum, son günlerde sıcaktan sanırım. Geçen dolaba su almaya diye gittim. Mercimek köftesini gördüm. Okudum nasıl yapıldığını içindekilere baktım.Uğraşamam şimdi uzun iş diyip dolabı kapadım. Su ne oldu. Unuttum.
*Geçen kafenin birinde akıtma istedim. Acayip bir şekilde yüzüme baktı garson. Ee dedim pardon ee ne diyorlar sizin orda he krepti değil mi evet evet krep istiyorum dedim. Çocuk beni deli sanıyor. Sanırım artık garson çocuk geldi yine manyak diyor. beni görünce tuhaf bakıyor çünkü. Akıtma ne zaman krep oldu yahu.
*Bir yazar iki kitap zevkli, bir çırpıda okunabilecek, eğlenceli kitaplar Murat Menteş; Dublörün Dilemması, Korkma Ben Varım tavsiyemdir.
*Frances Fermer, star gibi yaşamak istemeyen, kazandıklarını dağıtan, böyle davrandığı için akıl hastanesine kapatılıp ilk ilaçların üzerinde denendiği akıllı ve güzel kadın. Ebru Sevindik; serdar ortaçın müzik klonlarından, ısıtmalı, mısıtmalı klozet sisteminin tanıtıldığı bir programda fiyatların pahalı olduğundan bahsedilir ve şu lafı eder "En çok paraları biz kazanıyoruz, tabii ki en iyi hayatı yaşamak bizim hakkımız" Yorumsuz (Yorumsuz yazdım ama ettiğim küfürleri buraya yazmak için terbiyem müsait değil)
*Kuzey Afrika'ya giden olursa siparişimdir. Bana 15-20 kilo marula getirsin. Rica ediciim.Parası neyse veririz.
*Büyük bir merakla beklediğim Avatarı izledim. Yani Son Hava Bükücüyü. Zaten Şıyalamanın yapımına ilk baştan karşı çıkan eleştirmenlerin boşuna olmamış eleştirileri.Şıyalaman yalan olmuş. Çizgi filmini seyredip te filmden büyük hayal kırıklığı uğrayanlardanım.Fantastik film çekme şıyalaman. Rica ediciim,beceremiyorsun. Cast seçimin bile yanlış
*Hayatınızdaki odunları bana gönderiniz. Kış geliyor yakacak lazım.
*Bugün yani 28 Temmuz sabahı, kalktığımdan beri düşünüyorum.Bugün birşey vardı. Bugün özel bir gün ama ne düşün düşün öğleden sonra kafa çalışmaya başladı. Annemle babamın 35 sene önce dünya evine girme günleri.İstanbuldalardı, ama dünyalarından bihaber. Aradığımda ikisini bir arada yakalayamadım. Babam İzmite dönüyordu. Annem İstanbulda kalmıştı. İkisini de tek tek kutladım. Beni ve kardeşimi yetiştirip bu zamanlara kadar getirdikleri için, bizim için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıkları için kendilerine minnetarım.
*Hadi bakalım. Yeni notlarda görüşmek üzere.Kendinize iyi bakınız rengarenk olunuz. http://fizy.com/#s/1joyy1

18 Temmuz 2010 Pazar

Günlükten Notlar 9

*Merhaba
*Birşeyin olacağına çok inanırsanız olur. Kendinizi süper bir insan olmaya şartlarsanız, süper bir insan olursunuz. Mutlu olmayı isterseniz, mutlu olursunuz, hatta uçmayı çok isterseniz uçabilirsiniz de. Ben denedim olmuyor ama siz deneyin belki olur. Hatta iyi ve mutlu bir insan olursanız Şirinleri bile görebilirsiniz.
*Şirinler diyince 80 de çocuk olmak diye birşey vardır ya her yerde yayınlanır. Herkes şirinleri, voltranı, hemanı, clementine i, cosby ailesini vesaireyi yazar da yazar ama kimsenin aklına webster gelmez, bu beni çok üzüyordu ki, geçen aldığım haberle daha çok üzüldüm. Webster ı oynayan Gary Coleman 42 yaşında Mayıs ayında beyin kanaması yüzünden hayatını kaybetmiş.
*Bu aralar meşhur olmaya kafayı taktım, nerde kamera görsem, içine girmeye çalışıyorum. Ama çok meşhur olmak istemiyorum. Az meşhur olmak istiyorum. Çok meşhur olunca, her hareketin kameralar tarafından kontrol ediliyor. Kabus gibi, belki ben terasımın kenarında sevgilimle sevişmek istedim. Hoop kamera derler adama, tuvalete gitsen olay olur, arkadaşlarını öpsen olay olur. Magazin sayfalarının gündeminden düşmeyiz sonra. Size ne kardeşim de diyemezsin, kaba derler adama. En iyisi ben az meşhur olayım, çok meşhur olmayayım.
*Eskiden meşhur olmak için yönetmenin yatak odasından geçmek diye laf vardı. Ne kadar doğru bilemem. Hala var mı acep, eğer varsa meşhur olmaktan vazgeçiyorum. Yoksa söyleyinde bileyim ona göre meşhur olacam ya da olmayacam.
*Arkadaşım anlattıydı; sevgilisi bakımevinden köpek almaya gitmiş, erkek bir köpek almış, dişi yavru gözüne takılmış, çok masumane bakıyormuş, dayanamamış, onu da almış. Dişinin adını Frida, erkeğinkini Diego koymuş. Sütlerini verip işe gitmiş bir sabah, akşam eve geldiğinde Diego baygınlık geçiriyormuş, Frida da ise şiş bir göbek. Korkmuş hemen veterinere götürmüş. Meğerse, Frida, Diego yu kovalayıp, tüm sütü kendi içiyormuş. Diego açlıktan bayılacakmış.
*Eğer evlenmek istemiyorsanız ama çocuk sahibi olmak istiyorsanız, gittiğiniz sperm bankasının Türkiye'de olması gerekiyormuş, yabancı bir ülkenin sperm bankasından sperm alırsanız, davalık olursunuz. Çünkü anlı şanlı(!) Türk soyumuzu korumamış olursunuz. Maazallah hakkınızda dava bile açılabilir. Bknz: Sevda Demirel
*Magazin dünyası bomba bir haberle sallanırken, benimde iki çift laf etmeden durmam olmaz. Sevgilisinden ayrıldıktan sonra büyük bir hızla çapkınlık sularında yüzmesinin sebebi, ex aşkına tüm ünlülerle beraber olacağını söylemesiymiş. Ünlü olanlar kaçın. Geliyor. Beni kızdıranlarada bedduam artık "Şahan teras kenarında öpsün seni"dir.
*Okuduklarım; Pınar Korkmaz, Hepinizden Korkuyorum (bitti), Ahmet Ümit, Bir İstanbul Hatırası(az kaldı), Fikret Hakan, Joe Brico masumdur(az kaldı), Ayça Atçı, Matruşka (yeni başladım)
İzlediklerim; Clash of Titans, Paris'ten Sevgilerle, Ay Lav Yu, Kolay Para, Kurdun Günü
*Kötü bir haber, sinir edici bir haber, yine kadere bağlanan bir haber. Bir anasıfı öğrencisi tuvaletteli lavabonun düşüp parçaları boğazına battığından dolayı ölmüş. Okulda ihmal yokmuşmuş. Ufacık çocuğun ölmesi kadere bağlanmış. At suçu kadere, kurtul sorumluluktan. Baştaki bile herşeyi kadere bağladıktan sonra, imam ve cemaat ilişkisi.
*Sinirlendim, sayfayı örtüyorum ve bu parçayı da herşeyi kadere bağlayan tüm kadercilere armağan ediyorum. http://fizy.com/#s/1ai8sj
*1 dakika 1 dakika sayfayı örtmeden önce unuttum. Buradan Kamboçya'daki halama, Romanya'ki kayıp teyzeme, Kahire'deki enişteme, Papua Yeni Gine'deki halamın kızı Zehra'ya selamlarımı iletiyorum.
*Hepinizi Ay Lav yu

9 Temmuz 2010 Cuma

Günlükten Notlar 8

*Uzun bir dipten sonra, sıçrayarak havalandım. Fazla sıçramış olmalıyım ki şu an zirveden yazıyorum. Zirveden merhaba
*10102010 tarihinde evlenmek isteyen varsa şimdiden vazgeçsin. Çünkü dolmuş tüm nikah daireleri, 11112011 e tarih alınmaya başlamış. Sordum 13132013 e kimse o tarihe istememiş, o gün boşmuş. O zaman evlenmeye karar verdim.
*Düğünleri sevmiyorum ya mümkün olursa kendi düğünüme de gitmeyecem. Hatta düğün bekleyen insanları daha fazla sevmiyorum."Hadi evlen artık ta düğün görelim, iki oynayalım". Sizi eğlendirmek için mi evlenecem ben. Oynamak istiyorsan bak fuarda açık artık, düğün salonları da ful, her hafta sonu en az 5 düğün oluyor. Git birinde oyna.
*Bir de düğünlerde zorla oynatırlar di mi? "Ölümü gör kalk abi""Biz biliyozda mı oynuyoz.""Hepimiz apaçiyiz"
*Bir akşam fuara gidip adrenalin salgılayalım dedi bir arkadaşım. Kamikazeye binecekmişiz, adrenalinin dibine vuracakmışız. Olur dedim ama tırsmıyor da değilim. Sonra düşündüm ben her gece adrenalin salgılıyorum zaten. Karıncalar (onlar birşey yapmıyor gerçi), yılanlar(Onu da ben görmedim) kapımın önünde görmüşler(belki beni kandırdılar, bilmiyorum), dün gece kertenkele vardı yatağımda, babası sandı beni herhalde. En son nefes alışverişler duyuyordum. Kimse inanmıyordu bana, teyzemin kızı da tasdikleyince, evimi korku tüneli olarak açmaya karar verdim. Full adrenalin
*Ben iyi ki düğün dedim. Arka sokakta düğün varmış. Sesi ancak duydum. Bir şarkı söylüyordu iğrenç sesli bir adam "çiçekçi kız bak banaaa, sarı lira vereceğim sanaaa" teyzem dediydi dedim kendi kendime bu şarkının bu sene düğünlerde çalacağını.
*Pek televizyon seyretmem. Ancak babamlara gittiğimde ya da misafirliğe gittiğimde televizyon açıksa feci halde gözüm takılıyor. "Sarı lira vereceğim ben sanaaa" şarkısını da teyzemlerde görmüştüm. Gönülçelendi herhalde ismi. Yalnız reklam hastasıyım. Küçük çocuklar gibi ekrana kilitlenip kalıyorum. Küçük çocukların da neden reklama taktıklarını anlamış değilim yıllarca. Sırf anlamak için seyrediyorum. Belki de büyümeyen bir çocuğum ben nerden belli.
*Fikret Hakan'ın "Joe Brico Masumdur" adlı kitabında bir hikaye var. Tam benim senaryolaştırmak istediğim hikayeydi. İzin mi almam gerekiyor acaba Fikret Hakan'dan. Benim kafamda dönüp duran hikayelerin ya da senaryolaştırmak istediklerimin başkası tarafından daha önce hikayesi yazılmış ya da filmi çekilmiş olması beni çok ama çok hüzünlendiriyor.
*Düğüne geri dönüyorum. Bugün bir haber okudum. Hangi şehir olduğunu unuttum. Yeri farketmez. Kınada takılan takıları kız tarafı, düğünde takılan takıları erkek tarafı alacakmış. Böyle anlaşmış aileler fakat takı töreninden hemen sonra ortalık karışmış. Koşarak takıları almak için damat ve gelinin odasına gitmişler ve taraflar birbirine girmiş. Takılan takıları niye paylaşılmış aileler arasında, damat ve geline ne kalacakmış anlamadım. Anlaşma da onların yani damat ve gelinin parmağı varmıymış onu da anlamadım. Tamamıyla saçma geldi. Takılan takıları neden vereyim ki? Sevmiyorum işte düğünleri
*Ben böyle konuşuyorum ya düğünleri sevmem de, milleti mi eğlendircem de falan filan diye, herhalde evlenirken sazlı sözlü çalgılı 40gün40gece düğün yapacam. Al diyecekler bana, o kadar atıp tuttun, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
*Evlenirsem şayet imam nikahı kıyacam önce, eğer anlaşırsak resmi nikah kıyarız. İmam nikahı ile boşanmak kolay oluyor, anlaşamazsak :)
*Yazdıklarımı genelde okumam, yazarım ve yayınlarım. Bu sefer değişiklik yaptım. Okudum da ne çok evlilik ve düğünden bahsetmişim. Başıma gelecek varda du bakalım.
*Geçen net sitelerine dolaşırken, bir kitap gözüme çarptı. David Gilmour'dan Film Kulübü, kitaba anında aşık oldum zaten. Tam benlik bir kitap. Okumak istemeyen oğluna tek şart koşuyor. Hafta da beraber 3 film seyretmek. 2 günde bitirdim kitabı. Daha bir anlamlı seyretmeye başladım filmleri. Eğer çocuğum olursa bende film seyrettirmeye karar verdim.
* Bu arada bilenler bilir. İlk seyrettiğim film sinemada Ümit Besen'den Islak Mendil'di. Büyük bir travma geçirdim. O travmayı atlatmak için sürekli film seyrediyorum.
*Film seyrettirmenin en zoru, senin sevdiğin filmi,filmi verdiğin kişinin filmi sevmemesidir ki, anlatamazsın da. Bu beni çok üzüyor.
*Size film koleksiyonumu göstereyim mi :)
*Güzel olduğunuz kadar küstahsınızda bayan
*Yaz ayının gelmesi ile birlikte balkonlarda yaşayan iki ayaklı hayvanuslar ortaya çıktı. Bunlar geceleri sadece ama sadece geceleri ortaya çıkıp anıra anıra konuşurlarki, uyumak bir rüyadır. Bunların yüzünden zar zor uyuduğunuz kısa uykunuzdan kalkıp işe gittiğinizde, gece göremediğini rüyaları gündüz iş yerinde görürsünüz. Dün gece 0000-0030 saatleri civarı eve gelirken sessiz sakin ve derin düşünceler içinde, bu balkonlarda yaşayan hayvanuslardan biri affedersiniz gaz çıkardı ve iğrenç bir sesle, derin düşünceler içinde olan ben birden aklımı çıldırdım korkudan. Domuz çıktı sandım.
*İğrenç seslerden bahsetmişken çok ilginç bir haber okudum. Dünya kupası ile birlikte son zamanların ünlü çalgı aleti haline gelen vuvuzella-vızıltella klasik müziğe de girmiş, gözümüz aydın. Girdiyse klasik müzik dinlemeyi bırakıyorum.
*Şimdilik bu kadar. Çömelsem mi ayakta mı dursam karar veremedim. Çömelince zaten kısa olan boyum daha da kısalacak. Ayakta durayım ben en iyisi.
*İnsan öylece sakince dururken, içinde fırtınalar kopabiliyor.http://fizy.com/#s/1f9xba
*Vedric kaçar olmadan deli

4 Temmuz 2010 Pazar

Günlükler Notlar 7

*Merhaba, hoşbuldum.
*Herkes işini yapsa ne olur sanki. İşyerlerindeki elemanların yaptıkları hariç. O apayrı bir konu neyse. Anlatacağım farklı bir konu. Kırtasiye de ne olur. Benim bildiğim, defter, kitap, kalem, dosya vs vs vs olur değil mi? Yanlış biliyorsam düzeltin lütfen. Ama kırtasiyede havuz ve deniz malzemelerinin ne işi var. Bir kırtasiye de gördüm. Deniz ve havuz malzemeleri geldi yazıyordu.
*Otobüsten insan manzaraları; Hava sıcak, bunaltıcı, durduğunuz yerde terliyorsunuz, otobüs daha da bunaltıcı. Bindiğiniz duraktan 2 durak sonra bir adam biner. Otobüsün zaten boğucu olan havası iyice bozulur. Adam parasını verir. Ama oturmaz. Kolonyalı mendil çıkarır cebinden. Otobüsün camını sonuna kadar açar. Üzerini epey bir sıyırır. "İnsanlar neden terler" diye söylene söylene kolonyalı mendili üzerine sürer. Biten mendili pencereden atar. Hala oturmaz. Göbeği açık, pencereden kafasını çıkarmış bir şekilde yolculuğuna devam eder.
*Dükkan isimlerini neden Türkçe yapmazlar acaba. Coiffeur de la sac (Evet bir berber dükkanı saç kuaförü), Animal shop( Pet shop falan değil burası bildiğiniz kasap), unclesons internet kafe. Kötü birşey tamam kabul ediyorum. Ama ya benim Villam Konutlarını Vilyım konutları diye okumam...
*Annemin ağzından; "Domatesleri suluyordum, bir inek geldi. Otları yiyordu. Sesimi çıkarmadım. Ama yukarı, güllere doğru gelmeye başlayınca kovdum. Arkamı döndüm. Domateslerin başına gittim. Arkadan bir ses duydum, baktım inek bana bakıyor. "Mööö" dedi gitti. Ot mot yemedi. Sanki "kalmadık senin otlarına" der gibiydi."
*Bir ara tuzda yasaklanacak diye birşeyler duydum. Ne oldu o iş? Yürürlüğe girmedi değil mi? Girdi de ben mi kaçırdım acaba?
*Kelebekler neden çoğaldı acaba. Ben bilmiyorum ama korku senaryoları hemen yazılmaya başlanmış. Depremin habercileri olduğunu ve sabahları çarpan kelebeklerin alerji yaptığını duydum.
*Çok kitap okuduğumdan mıdır yoksa belirli bir yaştan sonra mı böyle oluyor bilmiyorum ama eski kelimeleri kullanmaya başladım. Kuzenime inşallah muvaffak olursun dedim. Efendim,dedi. Tahayyül bile edemezsin gibi konuşmaya başladım.
*"Kırk Satır, Kırk Katır" isimli 1000küsür sayfalık kitaba, çıktığı ilk gün soruşturma açılmış. 1000küsür sayfayı çıktığı gün alıp, okuyup, bitirip, dava açan kişiye sonsuz saygılarımı sunuyorum.
*Rize Belediye Başkasının açıklamasından sonra 4 kadının serbest olduğu yasa çıkar mı acaba? Ya bir kadına 4 erkek düşseydi ne olurdu acaba bunların söylemleri. Gerçi beni ilgilendirmezdi tek eş, tek evlilik, her zaman poligamiye karşı bir insan olmuşumdur.
*Kendisi bilmese de (artık öğrendi)benim hayatıma çok şey katan, benim için yeri ayrı olan, ilk tanıştığımızdan beri beni destekleyen, bazı şeyleri yapmamda bana güç veren, destek veren, kendimi bulmamı sağlayan kadın sevgili Pınar KORKMAZ'ın , uzun zamandır beklediğim kitabı en sonunda raflarda yerini buldu. İkinci kitabıda Eylül'de geliyormuş efenim. Edinelim ilk kitabı. 2nci kitabı çıktığı gün imza günü bekliyorum kendisinden.
*Bu arada iyi ki medyada yazar falan değilim. Ama buraya yazınca da medya yazarı oluyorum mu acep. Neyse medya yazarı olsaydım herhalde koğuş ağası ben olurdum. Bu boyla nasıl olacaksam artık. Hiç çıkmazdım içerden. Çıktığım gün beni tekrar içeri alırlardı.
*Cadı kazanına attıklarım Rize Belediye Başkanı, Bir günde 1000küsür sayfa okuyup, soruşturma açan şahıs http://fizy.com/#s/1ajeox