Ben orda, akşamına orospular dadanan
Camlarında pis sinekler gezinen, ben orda
Eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor
Kadınlarda oluyor kadınsız bakışlarla
Başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber
Ya Tanrıya inanır ya da isyana.
Kimseye vermiyor ki acılardan artarsa
Kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan
Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan
Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa
Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.
Orası bir ölümdür şarabımı doyuran
Ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar
Vaftizi gün ışığında bir garip protestan
Tanrısıyla sevişir, herkes bilir sevişmeyi o kadar
Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
Yeniden doğmak için çıkardığım yangından.
23 Ekim 2010 Cumartesi
Phoenix
14 Ekim 2010 Perşembe
Ne Olmuş Büyük Adam Olamadıysak
.....
Mutluluk paylaşmadan olmaz ufaklık, içindeki sevgiden herkese bir parça vereceksin. Bazısına da az da olsa olur farketmez, zarar etmezsin, hele böyle dört duvarı sularla çevrili bir yerdeysen, en yakın kara parçasına gözlerini kısıp öyle bakıyorsan o zaman dostuna daha çok dikkat edeceksin. Çünkü sevgi öyle her yerde yaşayamaz, kurur gider. Dostunla yüzmesini öğreneceksin, yoksa boğulursun kardeşim. Ya tamam ya tamam bakma öyle, hüzünlü değilim mizacım böyle. Doğduğumdan beri burdayım bak şarabım hala bitmedi. Ben onunla yürüyorum bu yolda, o da içimdeki sevgiyi etrafa dağıtıyor. Ne olmuş yani biraz sarhoş olduysak zafer sarhoşu değiliz ya...
.....
Gitmek cesaret ister ufaklık, gideceğin yer neresi olursa olsun, sevdiklerinle arana mesafe girince varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz. Vedalaşmakta zor iştir biliyor musun? Oturursun geminin kıçına, bakarsın sevdiklerine, gittikçe ufalırlar, ufalırlar, kaybolurlar gözden. O zaman anlarsın işte vedalaşmak asıl kalana değil, gidene koyar. Yüz defa söyledim sana hüzünlü değilim, mizacım böyle. Bak, şarabımla beraberim. Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum, şarabımdan ayrılmadan hem de. Ben şarabımdan ayrılmıyorum. O da bana,bunca gidene rağmen, hala hayal kurdurtturmaya devam ediyor. Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak, hayallerimizi satmadık ya
Herkesin Unuttuğu Adam
11 Ekim 2010 tarihli gazetelerin manşetlerinde ve sürmanşetlerinde 10.10.2010 manyaklığıyla ilgili haberler, Emir Kusturica'nın gitmesi haberi, Mehmet Ali Erbil'in eski eşiyle ilgili haber, İran'dan yakıtla ilgili haber, Aysun Kayacı ile ilgili haber, Kpss skandalıyla ilgili alakasız bir haber vs vs vs. Bunlar Türkiye'nin en çok satan gazetelerin manşetleri ve sürmanşetlerindeydi.
Ama herkesin unuttuğu, 10 liralık banknotların arkasında resmi olan biri vardı ki, kimse onu hatırlamadı. Bu kişi 11 Ekim 1910 tarihinde, Selanik'te doğan Türk matematikçi, TÜBİTAK Bilim Kolu eski başkanı Cahit ARF.
Cebir konusundaki çalışmalarıyla dünyaca ün kazanan Arf, aynı zamanda Sentetik geometri problemlerinin cetvel ve pergel yardımıyla çözülebilirliği konusunda yaptığı çalışmalar, cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılmasında ortaya çıkan değişmezlere ilişkin Arf değişmezi ve Arf halkaları gibi literatürde adıyla anılan çalışmaların yanı sıra "Hasse-Arf Teoremi" adı ile anılan teoremi matematik bilimine kazandırmıştır.
11 Ekim 2010 tarihinde Cahit ARF ismini, gazeteler unuttu, bakanlıklar unuttu. Cahit Arf ismini hatırlayan, ilgili bakanlığın yasaklamaya çalıştığı Google'dı
…!…!…?
'Bu gece yalnızlık yok.
Seni bekleyen yağmur saksıları dolduruyor.
Krem kutularına boşaltıyorum yazdıklarımı.
Rüyalarımda, donmuş nehirlerin üstünden kahkahalar atarak kayıyorum. Yalan konuşuyorum.
Kum saatlerini yakıyorum.
...Biri penceresini açsa kurtulacaksın sanıyorum.
Ama olmuyor.
Bütün pencerelerimi açıyorum.
Ama olmuyor işte.
Meğer sen bütün davetleri reddetmişsin.
Meğer sen tüm çırpınışlarıma sırtını dönmüşsün.
Anladım, çok sevmişsin sokağa küfür gibi çaldığım kırmızıyı...''
Umay Umay
Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri
bildiğim ancak aşıkken var olduğum...
işte bu yüzden, benim için aşık olmak;
çoktandır hasretine katlandığım yokluğum.
'eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar
hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır, '
demiş La Rochefoucauld
benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum...
2.
her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim
bir bakıştan, bir duruştan,
çağrışımın sonsuz hızından
unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda.
belki de yaşanabilecek en güzel serüveni
terk edeceğim
daha otobüsün ilk basamağında.
kim bilebilir ki?
sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek
ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
otobüs camına bağrında bir ok ile
bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
bu da ötekiler gibi,
kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
yaşayıp gidecek..
3.
şimdi hemen kalksam buradan
hemen çıksam uzun sokaklardan birine
kiminle karşılaşabilirim
kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden
geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen
bir ölümcül sevda hangi köşe başında
keser yolumu
bir tenhaya ulak olan
o suret avı
bırakır mı yakamı
haracı ödenmeden
bırakır mı yakamı
bir suretten, bir şiirden, bir hüzünden
ak kağıda düşürülmüş
imzasını görmeden
bırakmazlar yakamı, bilirim, ben ölmeden
4.
hangi aşk mümkündür aşığı öldürmeden
her aşk, her şiir
ardından uzun uzun bakılan adı bilinmedik sevgilerden,
küskün omuzlu terk edilmişliklerden,
perspektifinde hep bir sokak taşıyan
o sessiz
o faili meçhul cinayetlerden
resim altı sözcüklerden
aşk mümkün olsa idi ah, aşığı öldürmeden
bırakır mı yakamı kağıdın ölüm beyazı sureti
elle bilenmiş sözcükler,
yüreğime sokulan serüvenin hançer tadı
nabzımın atışına ayak uyduran vezninde
gece adımları şiirlerimin
bırakır mı yakamı yaşadıklarımı
dökmeden imgelerin giysilerine
hayatın maskelenmiş gerçekliğine
upuzun bir mesafeyle yeniden sokulmak için
yeniden ve yeniden.
Murathan Mungan
Scream (Cümleler)
Sırılsıklam yağan yağmurda şakır şakır ıslanmayı seviyorum. Yağmur herşeyi gizliyor. Hüznümü, gözyaşlarımı…
Dudaklarımda ve kulaklarımda hep yağmur şarkıları…
Bitmiyor, bitemiyor içimdeki savaş. Kaybetti ruhum, kaybedeceğini bile bile girdiği anlamsız savaşı….
Çıkarıp kalbimi ve ruhumu söküp atasım var…
“Çekil köşene tut o zaman yasını” dedi biri bana ve çekiliyorum köşeme.
Bu havada en çok gidecek şarkı,en azından benim sevdiğim…
11 Ekim 2010 Pazartesi
Günlükten Notlar 19
*"Sevdiğiyle evlenemezse ölecek" hastalığı vardı. Ne oldu o hastalık. Artık kimse sevmiyor mu? Yoksa o hastalığın aşısı mı bulundu? Bir de neden hiç bahçesinde hanımeli açan, pembe panjurlu evler yok. Yalan mı oldu onlarca hayal? Çok kafama takılıyor bunlar. Araştırın bunları.Sonra da bana haber verin.
*"Ayna ayna söyle bana var mı benden güzeli bu dünya da" masalı gerçek oldu. Artık soruyu sorduğunuz zaman cevap verecek aynalar mevcuttur efendim. Güzel olup olmadığınızı söylemeyecek belki ama solunum ritminizi, kan ve solunum basıncınızı söyleyecek.
*Epeydir,cadı kazanına kimseyi atmıyorduk. Bu blogta cadı kazanına atacağım kişinin ilki "Madencilerimiz güzel öldüler" lafıyla ünlenip, Şili'deki maden kazasında 69 günde kurtarılan madenciler için, "Bizde böyle bir kaza olsa 3 günde kurtarırdık" diyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer. Su kanalına düşüp ölen kız çocuğu istenen 850 bin liralık tazminat için "Eğer onaylanırsa herkes çocuğunu öldürür" diyen Malatya'lı avukat.
*Refah düzeyi yükseldiği için et fiyatları artmış efendim. Bir refah, bir bolluk içindeyim ki sormayın gitsin. Paralarımı harcayacak yer bulamıyorum. Daha çok şeye zam yapsınlar ki, paralar elimde kalmasın. Batıyor yoksa.
*Okuduklarım. Çocukluğumun kahramanı "En Kahraman Rıdvan" Gırgır dergisinin çizeri Bülent Arabacıoğlu En Kahraman Rıdvan'ı tekrar çizdi. Ben de aldım ve okudum tavsiye ederim. Ayfer Tunç'tan Yeşil Peri Gecesi; Güzelliğini zehirli bir sermaye olarak kullanan genç bir kadının hayattan öç almak için soyunmasıyla başlayan bir düşüş hikayesi.
*İzlediklerim; Rina, hayallerini gerçekleştirmek isteyen 3 arkadaşın hikayesi,Gece ve Gündüz, Tom Cruise ve Cameron Diaz dan eğlencelik bir aksiyon komedi
*Arılardan hazetmediğimi anlatmıştım geçen blogta. Arılar kadar hazetmediğim başka hayvan varsa o da sivrisineklerdir. Gün boyu gözükmeyen sivrisinekler, gece tam uykuya dalacağınız sırada harekete geçer ki sinir bozucudur. Uyku muyku kalmaz. Havalar soğudu fakat evimde sesten hızlı uçan bir sivrisineğim var.
*NASA'yı aradım geçen gün. Işınlanma makinesinin akibetini sormak için. "Parça eksik, parça bekliyoruz." dediler. Arkadan "atlatın, atlatın" sesleri geliyordu. Beni mi kandırıyorlardı yoksa deney mi yapıyorlardı, anlamadım.
*Çok ters işleyen bir vücudum var. Süt içiyorum uykum açılıyor, kahve içiyorum uykum geliyor. Ters mi doğmuşum acaba anneme bir sormak gerek. Ya ters doğmuşum ya da annemin tersine gelmişim (Mersi editörüm)
*Süt diyince aklıma geldi. Çok süt içtim, boyum uzasın diye ama eksik kalan birşey vardı. 2130 da uyumuyordum. Ama o zaman Hidayet te yoktu ki, süt için erken uyuyun boyunuz uzasın diyen. Kısa kaldım o yüzden.
*Yorumsuz bir haber başlığı size "Zimbabve'de 3 Nuriye Alço, bir adamın gazozuna ilaç atarak defalarca tecavüz etti"
*Yağmurlar başladı. Kış geliyor. Keyif adamı zamanları başladı. Gürül gürül yanan soba, sobanın üstünde patlayan kestane. Battaniye altında seyredilecek filmler zamanı şimdi...
*Bir blogun daha sonuna geldik. Yayında ve yapımda emeği geçen başta sevgili editörüme, Antartika'daki halama, Zimbabve'deki amazon teyzeme, NASA çalışanlarına, Güney Kutbundaki eltime, Kuzey Kutbundaki görümceme ve bana katlandığınız sizlere teşekkür eder, tekrar görüşmek üzere hoşçakalın, kendinize iyi davranın derim. Dedim.
*Aslında bu havalara en çok gidecek bir sanatçı var aklımda ama halet-i ruhiyyem izin vermiyor. Onun için haydi bakalım dans edelim http://fizy.com/#s/1f9xb9
7 Ekim 2010 Perşembe
Günlükten Notlar 18
*Merhaba
*Hayvanları seviyorum. Bazı hayvanları uzaktan da olsa seviyorum fakat şu arılardan hiç haz etmiyorum. Tamam, çıkarcılık yapıyorum balı seviyorum hele ki yaptıkları petek bal leziz ama soktular mı feci sokuyorlar yahu. Eeee sokuyorsun biraz sonra öleceksin, daha önce sokanlar öldüler, hiç mi ders çıkarmadın da, sen de sokmaya çalışıyorsun. İntihar etmek istiyorsan beni niye sokuyorsun da canımı yakıyorsun. Öleceksen git beni sokmadan öl. Kamikaze arı. Hiç hoşlanmıyorum hiç.
*ÖSYM artık yeni tedbirler almış efendim. Sınava artık elinizi kolunuzu sallaya sallaya, sadece kimliğiniz ve sınav giriş belgeniz ile gideceksiniz, şekerleme, su, kalem, peçete, silgi taşımanıza gerek yok. Çünkü soru kitapçıklarınızın yanında bir poşet içinde bunlar temin edilecek. Bu arada saatte takmanıza gerek yok. Bu hizmeti de ÖSYM sağlıyor efendim. 20 cm çapında duvar saatlerini sınavın yapıldığı her salona gönderecek. Büyük hizmet, sınava giresim geldi.
*Çocukluğumdan hatırladıklarım; macunlar vardı rengârenk, bir çubuğa batırılıp döndürülürdü, ne güzelde tadı vardı, ne oldu ki onlara. Pamuk şeker bile gördüm, macunları göremedim bir türlü. Bir de eskiden ben bozacılardan korkardım, o “boooozzaaaaaa” diye bağırdıkça, sokağımızdan bir daha geçmesin lütfen diye dua ederdim. Neden korkardım onu da bilmiyorum, çocukluğuma inmek lazım sanırım. Aslında insem, indirseler beni çocukluğuma hiç çıkmasam çocukluğumdan ne güzel olurdu yar ne güzel olurdu.
*NASA dan aradılar geçen gün, ışınlanma makinesini yapmaya çalıştıklarını ama bir 40-50 yıl süreceğini söylediler. O kadar sürem olmadığını, o günleri görmem için yaşlanmayı geciktirici bir ilaç yapmalarını söyledim. Her şeyi de bizden bekleme, git biraz da Norveçli bilim adamlarına bulaş dediler. Norveçli bilim adamlarını aradım ama telefonları hep meşgul. (Stuven sağol)
*İzlediklerim; Pazar –Bir Ticaret Masalı, Ben Hopkins’in yönettiği, Tayanç Ayaydın ve Genco Erkal’in oynadığı filmi beğendim. Film güzeldi fakat oyunculuklar fevkaladenin fevkindeydi. “ Annemi Öldürdüm” 20 yaşındaki Xavier Dolan’ın hem yönetip hem oynadığı filmde nerdeyse ben ölüyordum. Film güzel değil mi? Güzel ama 20 yaşında hem yönetip, hem oynayan ve de gayet başarılı olan Xavier Dolan’ı kıskanıyorum.
*Bu sene çıkan narlar pahalı olacak. Çünkü bilim adamları narın birçok faydasının açıkladılar efendim. Damar tıkanıklığını açan, kanseri önleyen, 10 bardak yeşil çay yerine geçen nar aynı zamanda bel bölgesindeki yağları da eritiyormuş.
*Kurtlar Vadisi Filistin’e Mavi Marmara operasyonunu da ekleyince Nihat Doğan ekibe çok bozulmuş. Mavi Marmara-Baskın adlı film çekeceğini 3 ay önce basına dillendirmiş. Fakat işin büyüsü kaçtığı için filmi çekmekten vazgeçmiş. Mavi Marmara operasyonu öyle film içinde geçiştirilecek bir şey değilmiş. Sinemalarda ne eksik diyordum bende. Buldum bir yönetmen Nihat Doğan eksikti neyse ki şimdilik Kurtlar Vadisi bizi kurtardı. Nihat Doğan’dan Kurtlar Vadisi ekibine geliyor. “Kırdın kalbimiii”
*Gözümüz aydın Recep İvedik-4 yolda. Hem de Berrak Tüzünataç’la yaşadığı balkon skandalını da filme koymuş.
* "Evlenmek yuva kurmak çok istiyorum, yalnızlık canıma tak dedi. O sıkıntılarda çocuğuma çok adadım kendimi, yanlış yaptığımı şimdi fark ediyorum benim de hayata bağlanmam lazım. Yalnız olmuyor. Facebookta bir adresim var, çok teklifler geliyor. Bu işin kurdu oldum. Beğenmediğimi atıyorum. Bu işler kısmettir. Evleneceğim insanın bekar olması birinci kriter. Kendi mesleği olmalı. Ekonomik durumu iyi olmalı beni taşıyabilmeli. Evlenmiş ayrılmış yaşı büyük olabilir. Ben artık bana sahip çıkacak birini arıyorum. Çok yakışıklı olsun kaslı olsun diye bir derdim yok. İhanet korkusu hep içimde var. Korkularımdan dolayı bir set örüyorum kimseye yaklaşamıyorum” bu lafların sahibi şarkıcı Hamiyet’tir efendim. Yorum yapamıyorum. Yorum sizindir.
*Kış geliyor. Bu sene erken gelen, sert bir kış yaşayacakmışız. Kendinize dikkat edin efendim. Bir dahaki notlara kadar sıcak kalın.
*Haydeee rumba de barcelona http://fizy.com/#s/1lroew