Yemek yemeyi severim, her insan gibi. Yemeği ziyafete dönüştürmek, yemek sonrası sofra başında edilen muhabbetler, yemekten zevk almak, yemeyi sevmek gibi yedirmeyi de sevmek, sanırım bana rahmetli dedemden geçen bir özellik. Kapıdan geçen eskiciyi bile yemek yedirmeden göndermezdi dedem.
Dedemin bize kazandırdığı özellik yüzünden kimi zaman şaşkınlık geçiriyoruz. Komşumuzun, gelipte dışarda kalan misafirini, komşumuz gelene kadar ağırlamak ve yemek yedirmek bize çok normal ve yapılması gereken gibi gelirken, komşumuzun her fırsatta bunu hatırlatması ve anneme, o olayı hatırlatıp "Ben senin hakkını ödeyemem" demesi bize garip gelir.
Böyle öğrendik biz, böyle yetiştirildik. Ama şimdi değil yemek yedirmek, kendimiz bile yemek yemiyoruz. Fast food kültürü o kadar çok yaygınlaştı ki, ayaküstü yemek yiyip, işimize veya okulumuza gidiyoruz. O kadar alışmışız ki hızlı yemek yemeye ve çabucak tüketmeye, gittikçe obezleşiyoruz fakat farkına varamıyoruz.
Farkına varamadığımız başka bir şeyde aynı şekilde hızlı tükettiğimiz ilişkilerimiz. Arkadaşlarlıkları da, sevgiyi de, aşkı da çok çabuk tüketiyoruz. Artık ilişkiler bile fast food kültürü gibi ayakta yenen ve hızla tüketilen şeylere dönüştü.
Herşeyi tükettik. Aynı apartmanda oturup birbirini tanımayan, katları geçtim, karşı dairesinde kimin oturduğu bilmeyen güya komşular var artık.
Sevgilerde de öyle, hızlı yaşanıyor her şey ve bitiyor. "Tanıştık, dolaştık, seviştik,bitti" "Neden bitti" "Paylaşacak birşeyimiz kalmadı" Fast food gibi yaşadığımız ilişkiler sayesinde obezliğe doğru gidiyoruz ve korkularımız yüzünden rejim yapmaya başlıyoruz. Güvensizliklerimiz ve mutsuzluklarımız başlıyor ve önümüze gelen belki de şahane bir yemeği kaçırıyoruz
2 yorum:
güzel yere değinmişsin.
oakize suda nın bir yazısını yazmıştım ben okurken aklıma geldi. şöyle diyor;
ilişkiler ''roman''dı önceleri
sonra ''hikaye'' oldu
sonra ''kısa öykü''
artık ''özet''
özetin özeti hatta
birer kelimelik üç bölüm. tanışma, sevişme, ayrılma...
hımm güzelmiş. Bakayım bulayım o yazını
Yorum Gönder