1 Haziran 2010 Salı

Günlükten Notlar 5 ve Özel

*Merhaba
*Modemim bozuk. İnternete gireceğim zaman telefonu kaldırıp kapatıyorum. Modem düzeliyor kendi kendine. Geçen açtım telefonu "girmek istiyorum" dedim. Matrix'e giriyor gibi hissediyorum kendimi. Evet ruhu var benim eşyalarımın.
*Geçen farkettim de otomatiğe bağlamış gibi hareketler yapıyorum. 630da kalk, telefonu ertele, 9 dk sonra bir daha kalk, alarmı kapa. Ketıl'ı aç, su ısınsın. Lavaboya git, banyoya gir. Kahvaltı yap. Robot muyum acaba ben diye düşündüm bir an. Değilmişim.
*"Bihter'i senaristler yarattı" Beren Saat hanımefendinin sözünü dinlediniz. Vah ki büyük emekler harcanarak yaratılan karakterlere, vah ki Halit Ziya Uşaklıgil'e, Orhan Kemal'e,Reşat Nuri'ye. Büyük edebiyat ustaları görselerdi eserlerinin ne hale geldiğini, yorumların neler olduğunu, ağlarlardı sanırım. Sızım sızım sızlıyordur kemikleri.
*Google'a da yasak geldi. Gözümüz aydın. Herşeyi yasaklayalım. Evden dışarı çıkmayalım, gazete okumayalım, bilgi edinmeyelim, nette araştırma yapmayalım. Zeki-Metin'in yasakları geliyor aklıma.
*Sakarlık günü: Çayı dök işyerinde klavyeyi öldür, akşam git kafeye kola bardağını kır, yarım saat sonra aynı kafede çay bardağını devir. Daha fazla birşeyleri yıkmadan eve kaç, korkudan evde hiçbirşeyi elleyeme.
*Cuma günlerini cumartesi çalışmayacakmış gibi yaşıyorum. Sonuçta her cumartesi sabahı işe geç kalıyorum.
*Yıllarca sinemaya gittim. Bir ara her hafta gittim. Her gün gittiğim de oldu. Aynı gün 2 filme gittiğimde. Yıllarca 10 dk aralarda ne aradığımı bilmeden arayıp durdum. 10 dk ara diyorlar ama ne arayacağımı söylemiyorlar. Ben de gitmiyorum artık sinemaya. Evde seyrediyorum
*Yalanla politika ne kadar çok birleşmiş. Hatta hayatımıza girmiş."Politik ol yalan söyle" dedi biri bana.
*Bir arkadaşım var o kadar çok konuşuyor ki, o konuşurken yemek yapar, yemek yer, hatta sofrayı toplayıp bulaşıkları bile yıkarsınız. Farketmez bile. Konuşmanıza izin vermediği için, hı hı, evet, anladım kelimeleri yeterli olur. İşin kötü tarafı siz aradınızda yandınız. Telefon faturası için ayrı bir bütçe ayırın.
*"Zaman geçtikçe,ateş düştükçe, peşimde daha çok dolanırsın, beni böyle ayakta dimdik görünce, işte böyle morarırsın" Petek Dinçözün son single ından bir bukle dinlediniz. Kocasından boşanınca hemen yaz şarkısı yapayım demiş, hem intikam almış olurum, hem reklam yapmış olurum vs vs vs. Bir de ben şunu anlamıyorum. Bu şarkıların sözlerini hiç dinlediniz mi? Bazıları çok saçma. Ama müzik cıstak cıstak olduğu için insanlar göbek atıyor oynuyor. Düşünsenize adam ya da kadın, ölüyorum aşkından, ayrıldık senden ağlıyorum, öldürecem kendimi vs vs diye söylüyor ne idüğü belirsiz şarkısını, ama alkol duvarı açıldığı için sözlerin bir anlamı olmadığından oynuyorlar sırf müzikten dolayı oynuyorlar. Cıstak cıstak, haydi eller havaya ismail yekadan gelsin " Allah Belanı Versin"
*"Ayşe Fatma Hayriye haydi çiftetelliye" geçen düğüne gittim. Bu şarkı çalıyordu. Piste fırlayan 3 kadın vardı. Adları Ayşe, Fatma, Hayriye'ydi.
*Köyden eve dönerken, inekler vardı. Yayılmışlar otluyorlardı. Onlar bana baktı ben onlara baktım. Ulan dedim, keşke sizin yerinizde olsaydım. Ne güzel ot yerden, su gölden yaşayıp giderdim. Bir an düşündümde hergün ot hergün ot yenmez ki ya. Zaten herşeyden çabuk sıkılan insanım. Ondan da sıkılırdım. Bir de otobur bir insan değilim ki etoburum. Vazgeçtim dedim. İnekte bana cevap verdi. Möööö!!! herhalde iyi edersin demekti. Anlamadım. Dilleriniz henüz çözemedim.
*Hayvanlarla anlaşmak diyince, geçen sivrisineklerle anlaştığımı düşünüyordum ki, biri, tuttu avucumun içinden ısırdı. Ya gel kolumdan ısır, karnımdan ısır, bacağımdan ısır. Avuç içi ne ya. Nasıl buldun da ısırdın avuç içimi. Tebrik ettim kendisini. Yalnız avuç içinden ısırınca çok acıyor.
*lginç haberler: Moldovia uyruklu Susia'nın kilodundan (kilot mu yazılır külot mu bilmiyorum kilot yazmayı tercih ediyorum) 12 gram eroin, 10 gram kokain, 8 plaka esrar, 9 adet extacy, 1 adet şırınga, 7 adet prezervatif, 1 adet permatik(çift bıçaklı) çıktı. Olala nasıl bir kilotmuş öyle meraklar içerisindeyim.
*Kafam bu ara feci işliyor. Düşüncelerimi kontrol edemiyorum. Geçen birine adres sordum. Sorduğum anda caddenin ismini unuttum. Ama en çok muzurluğa çalışıyor bu ara kafa.
*Hiç mektup arkadaşınız oldu mu? Bir zamanlar mektup arkadaşlıkları da modaydı. Ama yabancılarla. Düşünsenize ortaokulda lisede öğrendiğimiz ingilizce ile ne kadar ingiizcemizi ilerletebilirdik ki. İngilizcemizi geliştirmek için mektup arkadaşları haydi. "How are you" "Fine and you?" "How old are you?" dan daha ileri gidemedi ingiizcemiz. Yabancıların mektubunu okumak için de , nice genç bu yolda heba oldu ve Türkçe İngilizce arası birşeyler konuşmaya başladı. Ne dediğini kendinin de anlamadığı.
"İngilizce deyince aklıma geldi. Babamın anlattığı bir şey vardı. Süt tozu dağıtılırmış okullarda babamın okulda olduğu zamanlar, babam toplu, gürbüz delikanlı. Süt tozları Amerika'dan gelirmiş. İşte müfettişler geldiği zaman babamı görmüşler, demişler ki işte süt tozunun faydası, nasıl da besili. Babam sesini çıkarmamış keşke söyleseydim diyor, süt tozuyla değil bu halim, ben ineğin memesinden süt içiyorum diye.
*Babam diyince aklıma başka anlattığı birşey daha geldi. Bir zamanlar bilen bilir, tarih kitaplarının yazarı Niyazi Akşit'ti. Rahmetli oldu sanırım. Bize sorarlardı. Niyazi Akşit kim? Amcam derdik. Yalan da değildi.Amcamın adı da Niyazi Akşit. Kimse birşey demezdi. Babama bunu anlattık. "Bana da sordular" dedi. "Ama ben kardeşim diyince tokat yedim."
Hepi börtdey tu mi, hepi börtdey tu mi, hepi börtdey, hepi börtdey, hepi börtdey tu mi(Kız Hatçe iyice manyadı bu doktora mı götürsek ne)
*34 sene önce tam da bugün, gecenin bir körü, içerdeki karanlıktan sıkılıp, dışardaki karanlığı merak ederek, annemi rahatsız etmişim. Neyini merak ediyorsun çıkma işte. Neyse, karanlıkta doğmuşum ben, ben doğunca elektrikler kesilmiş. O zamanlar jenaratör nerde.Yok tabii. Meraklı gözlerle etrafımı süzmüşüm, doktor kıçıma şaplağı atınca, niye vurduğunu anlamayıp ağlamaya başlamışım. Zaten sulugöz bir çocuktum. Hala sulugözüm. Tamam ciddi olacağım. Gecenin bir körü doğduğum doğru ama elektriklerin kesildiği hikaye.
Zaman çok çabuk geçiyor ve bazı şeyleri hiç farketmiyoruz. Bir an evvel 18 olmak isteriz. 18 oluruz ve ergenizdir ya artık. İstediğimizi yaparız, istediğimiz yere girer çıkarız. Özgür olduğumuzu zannederiz. 18 yaş geçer 20 li yaşlar gelmek isteriz. 20li yaşların bir an önce bitmesini bekleriz. 20 ila 25 yaş arası sanki hiç yaşamamış gibiyim. Kayıp zamanlarım onlar benim.Neyse hüzün yapmayacaktım. Geçen giden zaman olsun. Geçmişi takmamayı öğrendim. Geçmişin peşimden gelmesine izin vermemeyi. Önemli olan yaşadım diyebilmek ve ben yaşadım. Her ne kadar hatalarım, yanlışlarım olduysa da, öğrettiklerim ve öğrendiklerim de oldu.
O zamanlar beni hep kız beklemişler adım da hazırmış. Özlem olacakmış. Erkek doğduğumu görünce hemen değiştirmişler. Bir de benim en komiğime giden, zayıf kara kuru bir şey doğmuşum. Hemşire bu yaşamaz demiş ve annemin moralini bozmuş. O hemşire beni bir de şimdi görsün peh. 34 senedir yaşıyorum. Bir 34 daha yaşarım.
ve son söz: Bugüne kadar hayatıma giren insanlara, hayatıma girdikleri ve hayatımda oldukları için, hayatıma girip te çıkan insanlara, bana birşeyler öğrettikleri için ve hala öğretmeye devam ettikleri için farkında olmasalarda, herkese ama herkese ama teşekkür ederim. Kırdığım insanlardan özür diler, kızgın ve kırgın olduğum insanları da affederim.
Bitirmeden önce haydi eller havaya der oynamaya giderim. http://fizy.com/#s/1f9xb6

2 yorum:

stuven dedi ki...

zeki-metin/yasaklar. zaman zaman açar izlerim :)

ben de pazartesileri cumartesi tadında yaşamak istiyorum.

ahahahh 10 dk ara. vay vay vayy kelimelerle de oynanmaya başlanmış.

şu mektup arkadaşı olayı internette varmış ama bu konuyla ilgili pek bilgim yok. bir zamanlar blogun birinde okumuştum. ing. kursuna gidiyormuş ve onlara böyle birşey öneriliyormuş. öyle hatırlıyorum...

geçmiş doğumgününü de kutlarım. nice yaşlara...

gölge dedi ki...

bu akşam çok işim var ama şu yasakları en kısa zamanda tekrar izleyecem. Geçmiş teşekkür ederim :))