24 Eylül 2010 Cuma

Günlükten Notlar 17

*Merhaba
*Bir arkadaşım bir haber söyledi. Notlarım için iyi bir haberdi. Kısa eteklilerin okula alınmaması ile ilgili. Gugul amcaya sorduk. "Kısa etekliler okula alınmadı" diye yazdık. Verdiği cevap: "Bunu mu demek istediniz: Kısa etekler okula alınmadı". Hee onu demek istedim. Kendimiz evde oturuyoruz, eteklerimizi, pantolonlarımız okula gönderiyoruz. "Ne elbiseler gördüm içinde insan yok, nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok" der ya Mevlana. He işte üzerinde elbise olmayan insanların elbiseleri okulda.
*Ece Erken twitter'a annesinin gelmesinden korkuyormuş. Twittera girerse yanarmış. Ee annesi gazete okumuyor mu acep.
*"Kpss'nin iptaline üzüldüm" dedi yetkili mercilerden biri. Mirkelamdan gelsin yetkili merciye "Üzüldüğüne üzülseeem" ama senin üzülmene üzülemiyorum be müdür. Seni üzgün görmeye üzülemiyorum yapamıyorum bir türlü.
*İsviçreli bilim adamlarına duyuru, herşeyden vazgeçsenizde ışınlanma makinesi icat etseniz ne güzel olur biliyor musunuz? Yapın bunu gelip yanaklarınızdan öpeceğim söz.Düşünsenize bir yerden bir yere gitmek için otobüse binmiyorsunuz, yanınıza gelip saçma insanlar oturmuyor. Uçak tutması gibi bir sorun yok. Jetlag yaşamıyorsunuz. Parayı veriyorsunuz. "Anafartalar durağı Skati bey" diyorsunuz veya her nereye gidecekseniz ve 2 dk sonra oradasınız trafik derdi yok, geç kalma derdi yok.Bence süper. Hadi İsviçreli bilim adamları bir hamle bekliyorum sizden
*New Kids On The Block ne yapıyor şimdi acaba? Blokların yeni çocukları bloklarında eskidi mi? Yoksa yeni bloklara taşındılar mı?
*Üzgünüm ama komik geldi bu haber bana. Balıkesir'lilerden af diliyorum. Bir daha ancak 1000 sene sonra olabilecek bir olayın hazırlığındalar Balıkesir'liler. 10.10.2010 tarihini Dünya Balıkesir'liler Günü olarak ilan etmişler. Kıskandım ama. Mesela hiç 41.41.2041 diye bir tarih olamayacak.
*Bu aralar herkes yavşak. Kimse gerçek yavşak çıksın söylesin. Biz de rahatlayalım. -Kara yavşak benim. -Hayır benim, -Hayır benim, -Hayır ben...
*Sigara ve içkileri sansürleyen rtük, tecavüz sahnesini neden sansürlemez ve hergün hergün gösterilmesine izin verir ki? Tecavüz, sigaradan daha matah birşey midir?
*Teknolojik aletlerim artık benimle konuşmaya başladı. En son face "en son arkadaşlık isteği aktivitenizi anlatın" dedi. Kaç kelimeyle anlatayım dedim. Cevap gelmedi.
*Sinema ve tiyatro sezonu açıldı. Bu sene gayet iyi filmler ve oyunlar var. Türk sinemasında 65 tane film gösterime girecek. Sinemalarda kombine bilet olsa hiç fena olmaz hani. Buradan yetkililere sesleniyorum. Kombine bilet istiyorum sinemalara. Her sezonda söylüyorum ama ses yok, bu sefer bekliyorum böyle bir atılım.
*"Sevgili değiliz sadece arkadaşız", "sevgili değiliz beraber yemeğe çıktık", "sevgili değiliz beraber rahatlıyoruz" İlişkilerin gelişim sürecini kronolojik sırayla okudunuz. Yeni moda ise beraberliklerini, ayrılıklarını tweetleyerek yazmak." Anne, babam sana nasıl evlenme teklif etti" "Çok romantikti yavrucum önce faceden çiçekler çikolatalar yolladı. Sonra twitter da evlenme teklif etti"
*Jöleli saçlı gazeteci, gazeteleri ve internet medyalarını denetleyen yayın kurulu oluşturulmasını istemiş efendim. Eğer bu kurul oluşturulursa, yavaş yavaş klavyelerinize veda edin.
*“Beste yaparken ilham gelmesi denilen garip hallere düşmüyorum, bir profesör gibi araştırıyorum, okuyorum ve yaratıyorum”. Şimdi de bu lafı söyleyen zat-ı muhteremin profesör gibi araştırıp, okuduğu ve yarattığı şarkı sözlerinden bir kaç demet. Buyrun " Seni çöpe atacağım poşete yazık. Bi sigara yakacağım ateşe yazık" "Aşk gidene acımak mı? Bu yükü taşımak mı? Yarayı kaşımak mı?""Aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem" Tanıdınız mı? Evet ta kendisi. Zat-ı muhterem bir de ilham gelse ne yapacağız bilmem.
*Eskilerden hatırladıklarım; şimdi birçoğunuz bana katılmayabilir ama ben balık yağından nefret ederdim. Sanırım balıkla aramın bozukluğu da oradan geliyor. Bize yutturulan balık yağı, jelibon gibi, şeffaf, yuvarlak bir şeydi ve iğrenç kokardı. Zar zor yuttururlardı. Şimdi değiştirmişler kokmuyorlar artık ama ben bir kere nefret ettim. Yalnız sanırım faydası olmuş. Eskileri çok net hatırlayabiliyorum. Hatta bir gün bir arkadaşım hafızam yüzünden benden nefret ettiğini söyledi. Ama sanırım yaş ilerledikçe bu özelliğimi kaybediyorum. Uzun geçmişi hatırlıyorum, yakın geçmişi hatırlamam için üzerinden zaman geçmesi gerekiyor. Yaşlanıyorum herhalde.
*Sertap Erener; Zeynep Doruk'u twitter da keşfetmiş ve sahneye çıkarmış. Ne twittermış yahu. Allahım beni kim keşfedecek acaba? Beni de keşfedin. Ben de twitterdayım. Daha çok mu yazmam gerekiyor acaba keşfedilmem için?
*"Git .....Git-me! Bırak yanına aldığın o kalbi yerine,senden sonra gelecek olanları da düşün,haydi şimdi gidebileceksen git." der Murathan Mungan ne de güzel der.
*Çocukluğumun oyuncakları; Solo testi hatırlar mısınız? Çocukluğumun zeka oyunlarından biriydi. İlk oynamaya başladığım zamanlarda beceriksiz çıkardım sürekli. Çok bozulurdum.
*"Yüzde yüz bize destek olun demiyorum ama bazı tipleri de ekrana çıkarmayın" yetkili mercimiz söylemiş efendim bu lafı. Şimdi tipine göre mi muamele yapacaklar. "Senin tipini beğenmedim, sen ekrana çıkamazsın","Sen tipsizsin, ekranda görüntü kirliliği yaratırsın" gibi mi seçecekler ekrana çıkaracaklarını.
*İşi gücü olmayan bir takım insanlar Türkiye'nin ilişki haritasını çıkarmışlar. İl il enleri sıralamışlar. Bu arkadaşlara göre liste şu şekilde Kendine en çok güvenen kadınlar İzmir’de, En cesaretli şehir – Kocaeli, Din ve mezhebi en çok önemseyen şehir - Erzurum, Etnik köken fark etmez diyen şehir - Mardin, Fiziksel özellik olmalı diyen şehir - Adana, Meslek çok önemli diyen şehir - Malatya, Aşkın yaşı yok diyen şehir - İstanbul, Çiçeği burnunda aşık şehir - Şanlıurfa, Düğün dernek isteyen şehir - Iğdır, Bağlanmaktan korkan şehir - Çankırı. Eşinizi seçerken nereli olduğuna dikkat edin efenim.
*Bu notlarında sonuna katlandık. Üşenmeyip okuduğunuz ve bana katlandığınız için teşekkür ederim. Yeni notlarda görüşmek üzere.

17 Eylül 2010 Cuma

Günlükten Notlar 16


*Uçuşa hazır mısınız? Geri sayım başladı. Az kaldı.10-9-8-7….0
*Merhaba yukarıdaki yazıyı lütfen reklamlardaki ya da yarışmalardaki dış sesin okuduğunu düşünün. Eğer öyle okumadıysanız o sesi düşünerek tekrar üstü okuyunuz.
* Tatilden dönerken otobüs hareket etmeden önce bir ara şoförle göz göze geldik. Şoförün gözünde aynen “uçuşa hazır mısınız” ifadesi vardı ve uçtukta. Arkada “Tek rakibim Türk Hava Yolları” yazıyordu. İnince gördüm. Kazasız belasız inince toprağı öptüm.
*Uçur beni Skati…
*Annem geçen sigarayı bırakmam için yine telkin yaptı bana pek işe yaradığını söyleyemem. En azından bende, inatçı bir adamım çünkü. “Sigara yasakları kalksın sigarayı bırakacağım söz” dedim. Terlik gösterdi.
*Bu arada sigarayı bırakmak için bir ilaç var ismi “Bıktın”. O ilacı ben her gördükçe bıkmadım derim ki. Kavga ederim ilaçla. “Bıkmadım” “bıktın bıktın” “bıkmadım işte” “Aslında bıktın, ama sana bıkmadın gibi geliyor” “Ne bıkacağım bıkmadım işte sana inat bıkmayacağım”
*Şimdi bunları yazdım diye sigara içmeyenlere de kötü örnek oluyorumdur herhalde. Bunlar sadece şaka. Bırakabiliyorsanız bırakın. İçmeyenlerde başlamasın Ama dediğim gibi ben sigara yasakları kalksın, barlarda, kafelerde içilmeye başlasın o zaman bırakacağım
*Bu aralar her şey ve herkes beni terk ediyor. Önce göbeğim yavaştan terk etmeye başladı. Sonra Sebastian. Neyse ki Sebastian benim yakın arkadaşıma gitmiş, benim beyin faaliyetlerimden sıkılıp, sanki arkadaşım, benden farklıymış gibi. Şimdi de zaten seyrekleşen ama dökülmesi duran saçlarım tekrar terk etmeye başladı beni.
*Bihter, Bihterlikten kurtulup artık Fatmagül mü olacak? Herkes şimdi Fatmagül’e acıyıp yolda yazık ne biçim tecavüz ettiler mi diyecekler? Neyse oyuncuların karakterleriyle özdeşleşmesine az sonra değineceğim.
Asıl beni meraklandıran yastık konusudur. Dizi çevrilirken Beren Saat psikolojik yardım aldığını söylemişti. Hülya Avşar’da psikolojik yardım almadığını, o zamanlar yastık mastıkta kullanılmadığını söyledi. Bu yastığı ben hep merak ediyorum. Yüzlerce film izledim, binlerce sevişme sahnesi ama yastığı hiç göremedim. Nerede o yastık gören var mı?
*Gelelim oyuncuların karakterleriyle özdeşleştirilmelerine. Bilen bilir Kıvanç Tatlıtuğ, Ezel dizisine katıldı. Haberlerde şöyle bir başlık “Behlül, Ezelde” Böyle yazınca Behlül karakteri Ezel dizisine katılmış gibi oluyor. Oysa farklı bir karakterle misafir oyuncu olarak oynuyor. Bir yorum okudum. “Aile yapısına uymayan, ahlaksız bir dizide oynayan bir kişinin Ezel dizisine katılmasını kınıyorum. Artık Ezel’i seyretmeyeceğim” Ee peki Sibel Kekilli de porno filmlerde oynamıştı. Fakat Duvara Karşı filmiyle Altın Ayı aldı. Son filmi Ayrılık ta çok başarılı bir oyunculukla başarıdan başarıya koşuyor. Onu da protesto edelim mi he hacı.
*Ağzını kapatıp telefonla konuşmanın modası geçti biliyordum ben ama geçmemiş. Yalnız ağzını kapatıyorsun da bağıra bağıra konuşuyorsun be abicim. Nasıl olacak bu işler.Graham Bell görse “Allahım ben ne yaptım derdi” herhalde
*Okullar açılıyor. Rengarenk önlükleri görünce bizim zamanımızın insanlarının neden karamsar olduğunu anladım. Siyah önlük, beyaz yaka. Her taraf siyah. 5 sene her yerde siyah görüyorsunuz düşünsenize içi mi açılır insanın. O yüzden şimdiki çocuklar daha zeki.
*Uzun bir süre (1 ay kadar) ailemle beraber kalınca, çok alışmışlar sanırım bana, babam sensiz bu evin tadı yok, sensiz sanki birşeyler eksik dedi. Annem, “kim bilir ne yiyorsun, yemek yapabiliyor musun” diye sordu. Sanki 2 senedir tek başıma yaşamıyormuşum gibi.
*Size o kadar dedim (KPSS soruları olanlara) verin bana diye vermediniz bak şimdi adamlar 10bin dolara satmışlar. Eee ne oldu peki bana vermediniz de. İşte iptal oldu. Peki ne oldu 10bin dolar verenler. Bir bardak soğuk su içti. Afiyet olsun.
*Şu yeme işine bir son vermem gerek. Tamam düzenli ve saatinde yemek yiyorum ama çok yiyormuşum. Gittiğim kafede İspanyol Omleti istedim. “Sen doymazsın onunla 1 yumurta ile yapıyoruz onu” dedi.
*Bu aralar Chaplin’e feci takmış durumdayım. Slapstick filmlerini, uzun filmlerini, hayatını anlatan filmi seyrediyorum. Bu arada bir Chaplin hediyesi aldım ki çok mutlu oldum. Tekrar ve tekrar teşekkür ediyorum kendisine. Ama yeni neslin Şarloyu bilmemesine fena içerledim. Sessiz filmde seyredilir mi dedi. Anlatamadım güzelliği, yıkıldım.
*”Sıkılaşıp,incelmek için 5dk nız var mı?” 5 dk derken. 5 senenin 5 dkda geçeceğini mi söylüyor acaba. 5 dakikada sıkılaşıp incelmek için değil 5 dakika 555 dakikamı bile veririm. Göbeğim gitsin yeter ona bile razıyım. (Sevgili arkadaşım çokomastik’e teşekkürler.)
*Kızlar uzak durun fotodaki abi fena olmuş. (Sevgili çatlak arkadaşım Zübeyde’ye teşekkürler)
*Okyanus ötesine saygılarımı(!) sunarım. Okyanus berisine de sevgilerimi. Reveransla huzurlarınızdan ayrılırken Okyanus ötesine saygılarımı(!). Okyanus berisine de sevgilerimi sunarım.
*Haydi eller http://fizy.com/#s/1lrxvs

12 Eylül 2010 Pazar

Günlükten Notlar 15

*Merhaba
*Nasılsınız, sağolun bende iyiyim.Biraz canım sıkkın. Geçmiş bayramınız kutlu olsun.Nasıl geçti bayram. Ben uzun senelerden sonra geleneksel olmayan bir bayram yaptım. İyi de geldi.
*Sebastian bayram tatili ve refarandum için Afrika'ya gitmek için izin aldı. Refarandumda oy kullanması gerektiğini bunun bir vatandaşlık görevi olduğu hakkında uzun bir nutuk atarak izin verdim. Ama şimdi aklıma geldi ki Afrika'da referandum yok, sanırım Sebastian kaçtı.
*Özgürlükten yanayım ama köleliğe karşı değilim. (Spartacus)Sen hem özgürlük için savaş, milletin idolü ol sonra kalk romalıları köle olarak al. Bu ne yaman çelişkidir annem.
*Parayla mutluluk oluyormuş.75 bin doları olan insan mutlu olabiliyormuş efenim.
*Tek testisli olan bir ata 71 bin dolar verilmesi, meclisin gündemine oturmuş. 71 bin doları bana versinler, damızlık olarak beni kullansınlar. 75 bin dolarla mutlu olunuyorsa aradaki 4bin dolarlık farkı görmeyiveririm
*Tatile giderken otobüste şöyle bir konuşmaya şahit oldum.
Kız: Hayır diyeceksin değil mi
Erkek: Evet diyeceğim
Kız: Allah aşkına hiç maddeleri okudun mu
Erkek: Okudum askerlik 9 aya düşecekmiş.(ilk şok) Erkek çocuğumuz olur belki ona yarar. Hem zaten anayasanın değişmesi lazım şu anda kaç anayasası kullanılıyor 64 değil mi( En büyük şok, aklım dimağım durdu, konuşmanın ondan sonrasını duymadım)
*"Öyle tipler var ki evlenmeye niyetleri bile yok" RTE, benim evlenmek zorunda olduğunu düşünen, hadi artık evlen artık diyen sevgili akrabalarım acaba en yüksek merciye beni şikayet etmiş olabilirler mi diye düşündüm bir an. Tam tamam bulun evleneceğim demeyi düşünürken bu açıklamayla herşeyden vazgeçtim. Cins biriyim biliyorum.
*Bir köşe yazarı köşesinde şöyle bir şey yazmış ve takıldım. "Alın size bir flashback. Sene bilmemkaç yılları ..." Flashback yazıyorsun huuu. Köşe yazarısın sen kullandığın kelimelere dikkat et. Şöyle yazalım istersen. Alın size flashback sene bilmemkaç şöyle oldu böyle oldu. Come on now günümüze gelelim. Bıdıbıdıbıdıbıdı. İsterseniz birde future da neler olabileceğine bakalım. Come on. Nasıl böyle iyi mi annem.
*Geçen gün geçmişe gittim efendim. Evet geçmişe gittim. Geçmiş çok yavaşmış. Tatil dönüşü otogarda net kafe vardı benimde zamanım vardı. Dedim bir gireyim 5 sene önceki neti kullanıyoruz sandım bir an. Ben yazıyorum yazdıktan 10 sn sonra yazılar gözüküyordu. İşkence ettim biraz kendime ama daha fazla dayanamadım işkenceye çıktım.
*"Gayemiz aciz haneyi taciz etmek değil, bilakis şu efkarı umumiye de bir aile bacası tüttürebilmektir. Cevabınız nispetinde kalp-i harabemi tamir edeceğinizi umduğumdan dest-i izdivacınıza talibim efendim" demek istiyorum birine ama "mahremi suratınıza silleyi osmaniyeyi nakşedersem şayet sekteyi kalpten terki hayat eylersiniz." demesinden korkuyorum.
*Tatil sonrası ilk iş günü sabah geç kalıyorum diye yataktan fırladım. Koştura koştura işe geldim. Sen 10'da gelecektin dediler. ohh mondio gidip 10 da geleyim o zaman dedim geldin artık geeç dediler.
*Yine bir antik kent (Allioni) baraj suları içinde kalmaya mahkum edilecek. Sayın bakanımız araştırmış öyle bir yer yokmuş. Ben de kendimden şüpheye düştüm. Kendimi araştırdım. Ben aslında yokmuşum. Çelişkiler içinde yüzüyorum
*Son notlardan bu yana film izlemedim. O yüzden izlediklerim yok yalnız okuduklarım var. Ayça Atçı'dan Matruşka, içiçe geçmiş, birbirine ve birbirinden savrulan hayatlar okunası. Victoria Forester'dan Uçabilen Kız, bir umut kitabı, çocuk kitabı olarak gözükmesine rağmen her yaştan okuyucuya hitap eden eğlenceli bir kitap.
*Film deyince filmleri bir kere izlemem anlamak ve yazmak için 2 kere izlerim. Demeyin ki bir seferde anlayamıyor musun? İkincide daha çok ayrıntıya takılırım, oyunculuklara bakarım, yönetmenine daha önce çektiği filmlere, konularına, sahne benzerliklerine, oyuncuların, oyunculuklarına, görüntülerine, bir çok açıdan seyrederim filmi 45 derece,90 derece, 56 derece, 63 derece, amuda kalkarak, yan dönerek olan açılarla
*"Yüksek bir yerden kendini bırakmak gibi aşk...Aşağıda kollarını açmış seni tutmak için bekleyen birinin olduğuna inanmak istediğin an atlıyorsun gözlerini kapatıp. Küçük bir umut...Orada olmayacağını, kollarını açıp beni tutmayacağını bilerek bıraktım ben kendimi...Yüzümü yaktı rüzgar, korktum. Korktum ama düştüm!Aşkına düştüm..."(Ayça Atçı Matruşka)
*Eh ben ufaktan kaçar. Hepinizi geleneksel öperim.
http://fizy.com/#s/13jh71

5 Eylül 2010 Pazar

Günlükten Notlar 14


*Merhaba
*Sebastian kapıları ört, dışardan siyasi girmesin, siyaseti sadece ve sadece ben yaparım, ukalalığım ve kendimi beğenmişliğim üstümde.
*Orhan'la rakı şişesinde balık olduğumuz akşamlarda, Cahitte katılırdı aramıza yaş 35, yolun yarısı dediği anda sustururduk onu 11 sene sonra ki ölümünü hatırlatıp, o anda kaybolurdu denizde uzaklara bakıp, Ümit Yaşar renklendirirdi soframızı, şiirlerini okurdu içli içli ve kim olduğunu asla söylemezdi uzaktaki sevgilisinin, Özdemir Asaf gelir kafa karıştırırdı 4-5 satırlık mısralarıyla. Zamanı gelse de yine yapsak.
*Türkler uçuyor, hakikatten uçuyorlar yalnız, alın size İstanbul Beşiktaş müftülüğünden bi reklam kampanyası "Ramazan geldi iyiliklerde kat kat sevaplar, günahlarda %100 arınma fırsatı değerlendirin" Caponlar bu reklamları görseler filmlerinde ki uçan adamlar yerine bizimkileri oynatırlar. Efekte gerek yok herkes uçuyor.
*"Bana göre haber artık gazetenin birinci öncelikli içeriği değil" Ertuğrul Özkök. Alın size bir uçan adam daha.
*O değilde kalemlere çok acıyorum. Uzun zamandır elime kalem alıp yazmış değilim. Oysa ki bir sürü kalemim var hepsi hüzünlü hüzünlü bana bakıyorlar. Bilgisayar çıktı mertlik bozuldu. Bilgisayar ekranına yazılan kalemlerden varsa onlardan istiyorum
*Erosu öldürdüler Zeus, gönder şimşeklerini, öldürmüş olanlara.
*Efsanevi U2 İstanbul'da. Efsanelerle dolu bir yıl oldu. Siz bu satırları okuduğunuzda onlar ya gitmiş olacak ya da şarkılarını söylüyor olacaklar. Ama o kadar dedim hafta sonu gelin diye dinlemediler. İptal edemeyizde edemeyiz dediler. O değilde Scorpions'a gitmek isterim bak. Adamlar jubile yapıyor.
*Bir laf söyleyip, ertesi gün ya da ertesi hafta ya da ertesi ay ya da ve ya da seneler sonra söylediğinin tam tersini söyleyen dengesiz insanlardan hoşlanmıyorum. En dengesiz Vedric (Gölge)
*Mizah dergileri okuyucuları bilir. Bülent Arabacıoğlu'nun efsanevi kahramanı En Kahraman Rıdvan yakında kitapçılarda. Bilenler bilmeyenlere anlatsın.
*İzlediklerim Karate Kid yeni versiyon,Cilala,parlat devri bitmiş, as, giy,çıkar, at, kaldır versiyonu başlamış, cilala parlat, cilala parlat nereye kadar, Riddly Scoot'tan Russel Crowe lu Robin Hood, bir efsanenin nasıl doğdunu daha öğrendik ama ben Errol Flynn'ın Robin Hood'unu hiçbirşeye değişmem.Varsa elinizde gönderin. Feo Aladağın yönettiği başrolünde Sibel Kekilli'nin oynadığı Ayrılık izlenesi, Sibel Kekilli, her filminde daha iyi oluyor. Yönetmenliğini Vincenzo Natali'nin yaptığı, Adrian Brody ve Sarah Polley'in başrolünü paylaştığı Splice, DNA'larla oynamayın. Film açısından bereketli bir haftasonu oldu.
*Ponpon kızlar başbakan geleceği için gösterileri iptal edilmiş. Niye ki diye sorup bırakıyorum cevapları sizden bekliyorum. Benim vereceğim cevaplar hem beden sağlığıma hem ruh sağlıma zararlı olabilüür.
*RTE hikayesini anlatınca Bono kahkayı basmış. Bono gelsin bana ben ona ne hikayeler anlatırım. Ağzını bırakıp başka tarafları ile güleceği. Konserden sonra Bono bana uğrasın. Sebastian ayarla bunu.U2 müziğini yapıp gitse siyasete karışmadan ya da siyasiler müziğini dinlese U2 nun siyaset yapmadan.
*Bir skandal daha. Açıköğretim lise sınav sorularıda cevaplarıyla birlikte birinin üzerinden çıkmış. Evlere servis soru-cevap kitapçığımız vardır. Ya cidden bu evlere servis edilen soru-cevap kitapçığından elinde olan varsa lütfen göndersin bak yakında KPSS var. Yok diyorsunuz peki bir başkasından çıktığını göreyiiiim, hele bir göreyim...
*Atlara hiç ilgim yoktu, ama şu yukarda görmüş olduğunuz güzele vuruldum. O da bana vurulmuş olmalı ki o kadar huysuzmuş aslında fakat beni ve makinemi görünce sakinleşip fotolarını çekmeme izin verdi. Belki de bana vurulmamıştır, foto çektirmeyi seviyordur bilemiyorum. Bir daha görüpte soramadım.
*Efenim geçen blogu okuyanlar bileceklerdir uydurmasyon bir kısa filme başladım. Okumayanlarda okusun özet geçipte kendimi yoramayacağım. "Transilvanyadaki şatolarında oturmakta olan Fredi, Çakinin gelini ve çocukları Orphan şimşekli ve fırtınalı hava da mutlu mesut otururken kapı acı acı çalar, "Acının miktarını azaltmalıyım, çok acı çalıyor" diye düşünür Fredi, kapıyı açınca karşısında ev sahibi Frenkeştaynı görür. "Ne istiyorsun Frenki, der Fredi, gecenin bu saatinde" "Evi bir an önce boşaltmalısın Romanya dan oğlum David Omen gelecek" der Frenki "120 yıllık sözleşmemiz var şimdi bas git yoksa hepinizin kabusu olurum" der Fredi'de. Frenki arkasını döner aheste aheste gider. Bir an döner arkasını "Siz görürsünüz" der. Frenki, Frediye ne gösterecektir. David Omen'ın ne Romanya'da ne işi vardır. Hepsi daha fazlası bir dahaki notlarda
*Eveeet bir notların daha sonuna geldik, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, ramazan bayramınızın şeker gibi bir bayramınız olmasını diliyorum
*Ve buyrun hep beraber http://fizy.com/#s/1lucd6

2 Eylül 2010 Perşembe

Kendi Kendime

Çok acayip şeyler yaşıyorum hayatımda. Anlatsam kimsenin anlamayacağı, bana en yakın insanların bile bana delisin sen diyeceği şeyler. Ne olduğunu, neler olduğunu anlayamadığım, iyi mi yapıp kötü mü yaptığımı bilemediğim şeyler. Bana göre iyi yapıyorum ama kimi zaman düşünümüyor değilim "Başkası olsa benim yerimde ne yapardı" diye. Kırılmalar yaşıyorum, kırılmalar öyle oluyor ki, kırılmanın seslerini bile duyuyorum. Tökezliyorum, düşüyorum, yeniliyorum. Kalk diyorum kendime,kimin olduğunu hatırlayamadığım lafı söylüyorum kendi kendime" yine yap, yine yenil, bu sefer daha iyi yenil". Kendimi haksız çıkarmıyorum, kalkıyorum. Tekrar deniyorum ve tekrar yeniliyorum ve bazen ölüyorum tekrar doğmak için. Ölü zamanlarımdayım, herşey gri, herşey puslu, herşey belirsiz.
Biliyorum çıkacam yakında çıkacam ölü zamanlarımdan ve derin derin soluyacam havanın eşsiz kokusunu, kırılmalarıma rağmen, kırılmalarıma inat yürüyeceğim karanlıkta ışıklar saçarak