12 Şubat 2010 Cuma

Ben Seni Senede Bir Gün Sevdim O da Bugün Sevdim

Aslında bu konuyla ilgili yazmaya niyetim yoktu. Sevmem tüketizm çılgınlığı yaşatan günleri. Yazılanları da sevmem, nasıl çıktığı hakkında çıkan haberleri de ama sabahın kör bir vakti kahvaltıdan sonra kahvemi içip, net aleminde dolaşırken, gördüğüm bir reklam sinirimi bozdu. Reklamları severim aslında eğlenceli olurlar kimi, kimisi de sinir bozucu, insanı aşağılayıcı reklamlardır ki, bunlardan nefret ediyorum. Nasıl bir reklamcılık zihniyeti vardır anlamadım. En basitinden bir örnek Altınbaş'ın reklamı mıydı? "Şu kadarcık birşey yeter" Açlık sınırının simit çayla hesaplandığı bir ülkede yaşıyoruz ey reklam dünyasının yöneticileri, ne pırlantası. Bir de şu kadarcık birşey miş.

Konudan konuya atlamakta üstüme yok. Sinirlenince böyle oluyorum. Anlatacağım bu değil aslında. Sabah gördüğüm reklamdan bahsediyordum. Bir Ipod reklamıydı, bir mp4 ve ipod resmi. Mp4 ün altında beni seviyor yazıyor. Ipod'un altında Beni çok seviyor yazıyordu. Yok ya sevginin büyüklüğü, aldığın hediyenin büyüklüğüne göre mi ölçülüyor. Yani sevgi aslında maddiyat öyle mi? Eğer öyleyse sevmesin beni kimse param yok benim.

Bir haber izlemiştim. Sevgililer günüyle ilgili. Adamın birine soruyorlar. "İşler nasıl" Çiçekçiydi. "Süper abla en çok bugün kazanıyoruz" Sonra muhabir çiçeğin fiyatını sordu. " Bu çiçek ne kadar" "20 lira" " Normal günde ne kadar "10 lira" Fiyatlarını sallıyor olabilirim. Uzun zaman önceydi. Ama arada %100 fark olduğunu hatırlıyorum ve adam bunu söylerken yüzü bile kızarmadı. Suratında "Nihohaha siz salaksanız ben ne yapayım" der gibi bir ifade vardı.

Sevgililer günü, toplumun bize dayattığı tüketim çılgınlığından başka birşey değildir. Toplum dayatmasından ve sağda solda çıkan haberler yüzünden insanlarda beklenti de oluşur. " Ay sevgilim bana ne alacak acaba" "Bugün beni nereye götürecek acaba" "Sevgililer gününde ne yapacaz acaba" vs vs vs gibi. Ne yapacaksın diğer günlerde ne yapıyorsanız onu yapacaksınız.

Sevgililer gününde kavga eden insanlar tanıyorum." Bugün sevgililer günü ve sen bana hiçbirşey almadın" Oysa daha önce aldığı bir sürü şey vardı. "Olsun bugün özel gün almalıydı" Allahım!!! Senede bir gün sevilmez ve sevgi maddiyatla ölçülmez. Sevgilisi olanlar için her gün sevgililer günü olsun

3 Şubat 2010 Çarşamba

Kendimce Saçmalamalar

Sabah son zamanlardaki gibi az kalsın uyanamıyordum. Asık bir suratla kalktım ama saçlarımı da yıkadım. Traşta oldum. O kadar üşengeçliğime rağmen, kendimi kutluyorum. Her zamanki gibi ve her iğrenç iş günü gibi işe geldim. Fatura işlerini halletim. Bu karda kışta ancak evrak işleri halledilir zaten. Sonra öğlene doğru öğleden sonra birşey oldu. Ne olduğunu sormayın bilmiyorum. Suratıma mutlu maymun ifadesi konuverdi.
Aslında müşterilerin en çok hoşuna giden şey. Gülen surat, sıcak ilgi, eyvallah, müşteriyle ilgilenirlen gülümsüyorum ama bugünkü çok farklı. İyi birşey mi olacak acaba. Ne olabilir ki? 40 senedir olmayan şeyler şimdi mi olacak. Neydi olumlu düşünürsen olur. Secret tı dimi o kitabın adı. Büyük reklamlarla lanse edilen ama içi fos çıkan. Hep olumlu düşündüm ama istediğim birşey olmadı. Yalanmış secret. Ne reklam yapmışlardı yahu Secret hakkında. İçi boş fasa fiso. Ben biliyordum zaten onları.
Neyse annem seni 35 yaşından önce evlendirmeyecem diyordu. Oldu da. Ama kaç 40 defa söyledi bunu. Face'in salak sulak testlerinde evlenme tarihim 12 Nisan 2015 yazıyordu. Çok komiğime gitti. Bir ara ölüm tarihimde 2008 çıkmıştı. Face e göre yokum ben aslında. Ölüyüm, ruhum. 2008de öldürüyor,2015 te evlendiriyor. Vay anasına. En komiğime giden de, beni Johhny Deep'e benzetti. Çok güldüm. Evde tek başıma kahkahalar ata ata. Ben bu gidişle Danny De Vito ya benzeyecem ne Johhny'si. Dökülen saçlar, şişen göbek, kısa boy. Tam Danny De Vito. O adamın da Batman deki Penguen performansına hasta olmuştum. Söz filmlerden açılmışken aklıma geçen gün gördüğüm rüya geldi. Tarantino bana Christina Ricci ile başrol teklif etti kabul etmedim. Yönetmen yardımcılığını istedim. Tarantino da onu kabul etmedi. Ama bakın ince bir nüans,yönetmenliği istemedim. Sadece yardımcı olayım istedim. Neyse Tarantino bilir. Film seyretmeyi bir süre askıya alsam iyi olacak sanırım. Hayatı bile sinema şeritleri halinde görür oldum.
Az önce bir haber okudum yine sinema ile ilgiliydi. Dünyanın en uzun sinema filmi 87 saat sürüyormuş "The Cure For İnsomnia" isimli filmin yönetmeni John Henry Timmis. İlginçmiş. 9 saat film izledim ama 87 saat hangi insan dayanıp seyredebilir merak ediyorum.
Ben bu suratıma konan mutlu maymun ifadesinden nerelere geldim. Manik geldi galiba. Bu aralar habersiz geliyor. Eskiden haber verirdi. Çok yüz göz oldum sanırım kendisiyle. Artık çat kapı geliveriyor. Geçen arkadaşıma birşey anlatıyordum. Kendimi durduramadan o kadar hızlı ve o kadar alakasız konular anlatmışım ki farkında değilim. Dediklerinden hiçbir şey anlamadım. Çok hızlı konuşuyorsun dedi ve ben hiç farkında değilim. Ama sonra konuşmanın başını düşündüm. 3d teknolojinin evlerde ve tvlerde de olmasından bahsediyordum. Arkadaşım bana yavaş konuş dediğinde askerlikten bahsediyordum. Neleri birbirine bağlayıp askerliğe geldim anlamadım. Bazen oluyor öyle.
Yine yapmışım. Bu mutlu maymun ifadesine uzun süredir alışık değilim. Garip geliyor. Ne garip değil mi uzun zaman mutsuz olunca sebepsiz mutlulukları bile sorguluyor insan. Aslında birkaç gündür hayatımda iyi şeyler olmuyor. Birkaç gün sorguladım aslında, sonra akışına bırakmaya karar verdim. İyi de olmuş herhalde. Mutlu maymun ifadesi yerleştiğine göre. Ama birşey söyleyeyim bu uzun sürmeyecek, en ufak birşeyde yine benim moralim bozulacak. Böyle hissediyorum ama umarım olmaz